Güney Afrika’da İslamofobi ve terör saldırıları masaya yatırıldı
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Durban şehrinde, Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki iki camiye düzenlenen terör saldırılarının 4. yılında mağdurlar anılırken, İsrail’in Gazze saldırıları ve dünyadaki İslamofobik gelişmeler de masaya yatırıldı.
Uluslararası Bilgi ve Algı Derneği (BİLAL) tarafından organize edilen ve 15 Mart Uluslararası İslamofobiyle Mücadele Günü kapsamında Durban şehrinde “Uluslararası ve Kültürel Irkçılığa Karşı Küresel Mücadele Forumu” adlı etkinlik düzenlendi.
Etkinlik, Kur’an-ı Kerim tilaveti ve ezan okumasıyla başladı.
Güney Afrika’da Müslümanların sayısı artıyor
Müslüman olan İbrahim Richmond burada yaptığı konuşmada, Güney Afrika’da 15 yıl rahiplik yaptığını ve gördüğü bir rüyadan sonra Müslüman olduğunu ve binlerce kişinin de Müslüman olmasına vesile olduğunu söyledi.
Güney Afrika’da dini özgürlüklerin anayasal güvence altında olduğunu ve herkesin dinini özgürce yaşadığını aktaran Richmond, kendisinin ve cemaatinin Müslüman olduktan sonra hiçbir baskıyla karşılaşmadıklarını ifade etti.
Richmond, Güney Afrika’da her geçen gün daha fazla sayıda insanın İslamiyeti seçtiğini belirterek, “Daha dün 14 kişinin Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olmalarına tanıklık ettim.” dedi.
Diğer dinlere karşı saldırgan bir tutum takınmanın insanları İslamiyet’ten uzaklaştıracağına dikkati çeken Richmond, “Müslümanlar olarak diğer dinlere saldırmaktan kaçınmalıyız. Diğer kiliselerdeki insanlara sataşmak yerine onları kendinize çekin. Unutmayın ki bizler de bir zamanlar haç sembolünün yer aldığı kilisemize ay-yıldızı koyduk. Tek bir Tanrı’ya inandık ve Hz. İbrahim’in yolunu tuttuk.” diye konuştu.
Siyonist lobi İslamofobiyi dünya çapında finanse ediyor
İngiliz gazeteci, yazar ve oyuncu Lauren Booth ise mevcut dünya sisteminin beyaz ayrıcalığı üzerine kurulu bir ırkçılık türü üzerinden ilerlediğini belirterek, bir zamanlar kendisinin de bu ayrıcalıktan yararlandığını, ancak 2010 yılında Müslüman olduktan sonra, havalimanlarından restoranlara hayatın her alanında İslamofobiyle yüzleştiğini ve bu ayrıcalığı kaybetmenin ne olduğunu öğrendiğini söyledi.
Booth, İngiltere’de Müslüman karşıtı nefretin 7 Ekim’den bu yana üç kat arttığını belirterek, “Her üç olaydan ikisinde Müslüman kadınlar hedef alınıyor. İşlerimiz elimizden alınıyor, camilerimize ölüm tehditleri yollanıyor. Hedef alınıyoruz, taciz ediliyoruz, evlerimiz işaretleniyor, insanlar katil, terörist, Hamas sempatizanı olarak yaftalanıyor.” ifadelerini kullandı.
Siyonist lobinin İslamofobiyi dünya çapında finanse ettiğini kaydeden Booth, ABD ve İsrail’in Müslümanları aşırılıkçı göstermek için yüzlerce milyar dolar harcadığını söyledi.
Booth, Siyonist lobinin Güney Afrika’yı da hedef aldığını dile getirerek, Güney Afrika Yahudi Temsilciler Kurulu ve Güney Afrika Siyonist Federasyonu’nun Yahudi halkı toplu halde Western Cape’e göç etmeye zorladığını söyledi.
“Hello Brother”
BILAL Genel Başkanı Ömer Lütfi Türkmenoğlu, konuşmasında İslamofobiyi dünya genelinde kurgulayan küresel çetelerin, film sektörünü, sosyal medyayı, bilgisayar oyunlarını ve küresel medya gibi mecraları manipülasyon aracı olarak kullandıklarını, gıda sektöründe de toplumların asimile edilmesi için birçok genetik asimilasyonda bulunduklarını söyledi.
Yakın tarihin, kültürel bir ırkçılığa dönüşen İslamofobinin Avrupa’da farklı saldırıları ile dolu olduğuna değinen Türkmenoğlu, “Farklı kültürlere toleransı olmayan ırkçı reflekslerin, devletlerinin müsaadesi ve korumasıyla 2 milyar insanın inandığı kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerimi yakanları üzülerek izledik.” dedi.
Türkmenoğlu, Yeni Zellanda’daki cami saldırısında ilk ölen Afganistan asıllı Davud Nabi’nin katiline yönelik son sözlerinin “Hello Brother” (Merhaba Kardeşim) olduğunu hatırlatarak, “O son sözleriyle dünya insanlığına barışı ve kardeşliği emanet ediyordu. İyilerin parolasıydı ‘Hello Brother’, adaletin, barışın, özgürlüğün tesis edeceği yeni bir medeniyetin parolasıydı.” diye konuştu.
Yeni Zelanda’daki cami saldırılarının üzerinden 4 yıl geçti
Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki Nur ve Linwood camilerine 15 Mart 2019’da Brenton Tarrant adlı saldırgan tarafından cuma namazında terör saldırısı düzenlenmişti.
Saldırı öncesi Yeni Zelanda’nın Dunedin kentinde kiraladığı eve yerleşen ve buradaki poligonlarda atış talimi yaptığı ortaya çıkan Avustralyalı terörist Tarrant, iki camide namaz kılan Müslümanlara otomatik silahlarla saldırmıştı.
Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 51 kişinin hayatını kaybettiği saldırıda, 2’si Türk vatandaşı 49 kişi yaralanmıştı.
Saldırıyı sosyal medya hesabından canlı yayınlayan ve “beyaz ırkın üstünlüğünü” savunan aşırı sağcı terörist, olaydan hemen sonra polis tarafından yakalanmıştı.
Tarrant, 2020’de çıktığı Christchurch Yüksek Mahkemesinde, 51 cinayet, 40 ayrı cinayete teşebbüs ve bir terör suçundan hüküm giyerek şartlı tahliye olmaksızın müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.
Terör saldırısına sert tepki veren ve teröristin ismini hiç kullanmayan eski Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, saldırıyı “Bugün Yeni Zelanda’nın en karanlık günlerinden biri” sözleriyle tanımlamıştı.
Bir sonraki cuma namazı ezanının devlet televizyonundan canlı okunmasını sağlayarak ülkedeki Müslümanlara destek veren Ardern liderliğindeki İşçi Partisi hükümeti, ülkede yarı otomatik askeri silahların yasaklanmasını sağlayan yasa çıkarmıştı.